LifestyleÖne Çıkanlar

Kış Bize Ne Anlatıyor?

Hayatın önce duyularımıza tesir ettiğine, sonra mantığımızın yola ikna olduğuna inananlardanım. Yaptığımız muhteşem hataları kabullenme hızımız, iyi niyetimizin peşinden koşmaya ikna oluşumuz, bu sefer güzel olacak’lardaki son seferi yakalamak için aklımızla kendimize piyango bileti aldırmamız hep duyularımızdan.

Gördüğümüz, dokunduğumuz, tattığımız, duyduğumuz ve kokladığımız her şey aslında hislerimizle şekil buluyor. Stresliyken içtiğimiz kahvenin sakinleştirdiğine ikna olurken, keyifliyken içtiğimiz kahvenin mutluluğu artırdığına inanıyoruz. Aynı kahveden farklı tatlar alacağımıza mantığımızı ikna ediyoruz.

Her uç noktanın anlattığı konular keskin olsa da yaz mevsimine nazaran kış bize aslında algımızın nerede olduğunu fark edebileceğimizi anlatıyor.

Çocukluğunu özleyenleri sokağa döküyor mesela. Gülerek rekabet ettiğimiz yaşlarımızı avuçlarımızda birleştirdiğimiz kar tanelerine sığdırdıysak pencerenin önünde karın tutmasını bekletiyor bize. Telaşla yolda yürürken bile, arabaların üzerinde biriken karı avuçlama içgüdümüzle “Sen orada çok mutluydun, telaşından biraz yavaşlamaya ihtiyacın var.” diyor.

Kalbi kırık olanları daha da kırıyor kış. Büyük battaniyelerin altında tek ve küçük bedenleri ile pencereden bakanlara daha ağır yağıyor. “Aynı gökten yer yüzüne yağıyoruz, yerle bir olana kadar kavuşamıyoruz.” diyor. “Senin gibi orada saklansaydık, düşmezdik ama birleşemezdik de” diye uyarıyor.

Romantizmini yapanlar için bir iyi bir de kötü haber veriyor. “Şuan mutlusun, bundan dolayı karın güzel yağdığına kendini ikna ediyorsun, ben her zamanki gibi yağıyorum aslında. Bu bir yolculuk, sonunda varacağımız yere bakarsan eriyip toprağa karışacağımızı görüp üzülebilirsin. Sona varmaktan çok yolda olmayı sevmelisin. Nasıl olsa eriyeceğiz diye hiç donmasaydık, beyaz şölenin sahibi olamazdık.”
Madrigal’in de Seni Dert Etmeler şarkısında söylediği gibi “Başka bir evrende, en güzel halinle, sen hayat karış…”

Vicdanı elinde gezenlere zamanın kıymetini anlatıyor kış mevsimi. “Evsizler ve sokak hayvanları üşüdüğü için beni suçlama. Evinde pişen çorbadan bir evsize vermiyorsan, yazın çöpe attığın kartonları zamanında sokak hayvanları için eve dönüştürmediysen şimdi harekete geç.” diyor. “Eyleme dönüştürmediğin, zaman harcamadığın vicdanın sana hep yük olacak.”

“Sen nasıl görüyorsan ben öyleyim. Yağar ve eririm, bir yaşının belli bir süresinde sana görünürüm. İster bir sonraki seferimi heyecanla bekle; istersen sonraki yağışıma kadar kork benden, gelmemi isteme.”

“Güzellemelerin, kötülemelerin hepsi sana ait. Duyularınla, duygularına dönüştürdüklerine aklını ikna edip şekil veriyorsun sadece. Soğuğumu deneyimleyen sana hiç ısıtma vaadi vermedim. Sevdin de ısındın, sevmedin de üşüyüp ben yağarken sen de lanetlerini yağdırdın.”

“Gün oldu sevindin, benim için sıcağından çıkıp saçlarını okşamamı istedin. Üzerime basarken sesimi dinledin.

Gün oldu üzüldün, bir de bana tahammül edemeyeceğini söyleyip köşe bucak kaçtın. Ayakkabıların ıslandı diye sesimi küfür saydın”

“Sana dokunabileceğin, görebileceğin, tadabileceğin, duyabileceğin hatta koklayabileceğin şeyler verdim. Bunlardan hangisinin iyi, hangisinin kötü olduğuna sadece sen karar verebilirsin.”

“Sitem değil ama bazen bendeyken yazı, yazdayken beni kovaladın. Haliyle ikimizi de kaçırdın.”

“Ben sadece kıştım, eğer şanslıysan kardım. Duyularınla duygularının şeklini aldım.”

Comments are closed.