Pandemi ile birlikte hayatımızı dönüştüren dijital dünya gün geçtikçe boyut değiştiriyor. İnternet kullanımının artması üzerine konuşmanın günümüzde zaman kaybı olması bir kenarda dursun, artık Metaverse’den bahsetmek için ile geç kalmışken küçük firmaların marka olma çabası, markaların yenilenme arzuları hızlı aksiyon almaları gereken konular arasında birinci sıraya yükseliyor. Özellikle “Unicorn” olmak isteyen girişimlerin ilk hedefi markalaşmak olmalı.
Küçük işletmelerin, girişimlerin, başlangıç yapmış ama henüz tam anlamıyla markalaşamamış markaların serüvenindeki olmazsa olmaz adımları gelin birlikte takip edelim.
1- Dinleyecekleri Bir Hikaye Anlatın!
Küçükken bizi büyüten hikayeler vardır, büyüdüğümüzde bile onlardan muhabbetlerimizin arasında bahsetmekten geri duramayız. Özellikle kişisel ilişkilerimiz “Hani bir hikaye var ya” diyerek heyecanla sözlerimize devam etmemizi sağlayan ve karşı taraf ilk defa dinliyorsa bizi daha da heyecanlandıran bir serüvenin markanızın algısını nasıl güçlendirebileceğini tahmin edebiliyor musunuz?
Markanızın hikayesi nerede, ne zaman ve kim tarafından kurulduğu değildir. Bunlar markanızın hakkındaki bilgilerdir ve duygulardan uzaktır. Asıl hikaye, markanızın hangi içgüdü ve mantık ile kurulduğudur.
Kuruluş aşamanızda bir hikayeniz yoksa – neredeyse imkansız ama yine de yoksa- yolculuğunuzun değişmesini sağlayan bir hikaye mutlaka vardır. İyi bir anlatım ile hikayenizi daha dinlenebilir, okunabilir ve paylaşılabilir hale getirmelisiniz.
Ünlü karamel dolgulu çikolata Twix dediğimiz zaman hepimizin aklına Sağ Twix ve Sol Twix gelir. Aslında markanın kurulma hikayesi bu olmasa da, reklamcıları tarafından yazılan pazarlama hikayesi markanın en önemli özelliğini yansıtmaktadır: Kendisi ile bile rekabette olan ve seçimi tüketiciye bıraksa da yine kendini seçtiren çikolata…
Adolf ve Rudolf Dassler kardeşlerin hikayesinden kaçamazsınız. Adidas ve Puma’nın iki kardeşin yollarını ayırmasından kurulan iki dünya devi marka olduğunu bilmeyen yoktur.
Yakın zaman markalarından olan Nasty Gal ise, Sophia Amoruso’nun gün boyu dairesinde yatarak hayat sürmek isterken aynı zamanda faturalarını ve kirasını ödeyebilmek için retro kıyafetleri satın alıp yeniden tasarladıktan sonra, kıyafetlerin ruhuna uygun fotoğraflar ile 2. el internet mağazasında satmasıyla markalaşma serüvenine başlar.
Eskiden dijital pazarlama yöneticiliğini yaptığım bir gıda markasından bahsedeyim. Kaliteli ve lezzetli olan gıdaların hikayesi aslında bir kadın girişimcinin çocuğuna yedirmek için kendi mutfağında hazırlaması ve sonrasında gerekli prosedürleri tamamlayıp satışa sunmasıydı. İş kadınları ödüllerini alanlara hikayeyi anlattığımız bir mektup ile hediyelerimizi gönderdik ve aynı yıl kurumsal hediyeler için değerli iş kadınlarından yüklü miktarda sipariş aldık.
Tüketicilerinize dinleyecekleri ve etkilenecekleri bir hikaye vermemek için hiç bir bahaneniz olmamalı.
2- Para ve Zaman Tercihinizi Yönetin
Markalaşmak bir uzmanlık alanıdır. Tüm makaleleri okusanız da tüm pazarlama derslerini alsanız da bunu yaratıcı bir strateji ile nasıl yorumlayacağınızı belirlemeniz gerekir. Stratejilerinizi uygularken kullanacağınız tüm pazarlama yöntemleri için ise bir veya birkaç uzmana ihtiyacınız var.
Eğer uzmanlar ile çalışacak maddi gücünüz yok ise zamanınızın bir çoğunu araştırma ve uygulamaya harcamanız gerekir. Bir günün 24 saat olduğunu düşünürsek, doğru bütçeyi doğru uzmana ayırmak size hem zaman kazandıracak hem de markanızın büyümesini sağlayacaktır.
İşte burada bir seçim yapmanız gerekiyor. Markanız için zaman üstüne zaman mı harcayacaksınız yoksa zaman harcarken bir miktar da para harcayarak bir uzmanın zamanını ve bilgi birikimini mi satın alacaksınız?
3- Reklam Mı Olalım Reklam Mı Yapalım?
Çoğu marka sahibi, tek kanaldan verilen reklamlardan mucize beklerler. Bu reklam yapmaktır. Markanın organik yani kulaktan kulağa yayılmasını sağlamak ise reklam olmaktır.
Eğer tam anlamı ile hedef kitlenize ulaşmak istiyorsanız reklam yaparken reklam olmayı da hedeflemelisiniz. Sosyal mecralarda arkadaşını etiketle, sevdiklerine gönder gibi “Call to action” dediğimiz cümleler reklam olmayı tetikleyen cümlelerdir. Yani reklam yaparken reklam olmak için hedef kitlenizin çevresiyle ve hatta çevresinin de çevresiyle paylaşmasını sağlayan tetikleyici stratejiyi belirlemeniz gerekiyor.
4- Olmuş Gibi Yapın!
Evet yanlış duymadınız, olana kadar olmuş gibi yapın.
Markaların hiçbir zaman en iyisi olamayacağını hatırlatmak isterim. Rekabetin her alanda çok kolaylaştığı dünyada, ben oldum diyen marka kısa süre içinde zirveyi hala olmak isteyen rakibine bırakacaktır.
Neden Audi ve BMW hala en iyisi oldukları konusunda rekabet ediyorlar? Çünkü oldum düşüncesi ile bıraktıkları zaman dikiz aynasından gördükleri rakiplerini ön camlarından izleyecekler. En iyiler asla oldum demezler, çünkü bilirler ki oldum diyen meyve dalından düşer.
Peki, bu durumda ne yapmalısınız? En iyisi olana kadar, sonsuza dek, en iyisiymiş gibi davranacaksınız. En iyisiymiş gibi davranırken her açıdan en iyi hizmeti ve ürünü sunmalısınız. İçi boş iddia, içi dolu olan iddiadan daha çabuk yayılır ve tüketici iyi yoruma inanmadan önce 2 kez düşünürken kötü yoruma hiç düşünmeden inanır.
5- Negatif Tüketiciden Beslenin
Memnun olmayan, memnun olmamayı destur edinmiş tüketici velinimettir. Eğer markanız hakkında duyduğunuz tüm yorumlar iyiyse size anlatılmayan fakat bir yerlerde kulis konusu olan kötü yorumlar vardır. Kötü yorumları duymamak, tüketicinin markanıza neden hayır dediğini bilmemek demek. Bu nedenle negatif tüketiciden beslenin ki markanızın tercih edilmesini engelleyen tüm hayırları evete çevirin.
Bu 5 madde, güçlü markanın temelini oluştururken göz ardı edilmemesi gereken en temel prensiplere genel bakış. Derine indiğimiz zaman zincirin halkalarının her eklemini oluşturan farklı konular ile karşılaşacağız. Tüm yazılardan haberdar olmak için instagram hesabımı takip edebilir ( https://www.instagram.com/merveinanducar/ ) ve ücretsiz bülten aboneliğinizi başlatabilirsiniz. ( https://merveinanducar.com/iletisim/ )